Libido Nedir? Hamilelik Sürecinde Değişir mi?

Libido nedir? 

Libido günümüzde yaygın olarak cinsel istek ve arzuyu tanımlayan bir terim olarak kullanılmaktadır.

Psikiyatrik terminolojide sadece cinsel istek ve arzuya ek olarak, yaşama arzu ve isteğini de tanımlar. Bir enerji kaynağıdır.

İnsan vücudundaki tüm hareket bir dizi kimyasal ve elektriksel reaksiyonlarla ortaya çıkar. Bu reaksiyonları sağlayan bileşenler nörotransmitterler (seratonin, noradrenalin, dopamin…), hormonlar (testosteron, östrojen, progesteron,…), sinir dokusu ve salgı bezleridir (hipofiz, böbrek üstü bezi, gonadlar…). Libidonun kaynağında da bu zemin yer almaktadır. Her iki cinste de libidoyu belirleyen hormon testosterondur. Erkekteki testosteron miktarı kadındakinden daha yüksektir. Bu durum erkeğin cinsel ilişkiye daha istekli olmasını sağlar. Kadın ise güven, etkileşim gibi faktörlere ihtiyaç duyabilmektedir. Bu değerlendirme tüm kadınlar ve erkekler için genellenemez, bireysel farklılıklar olabileceği unutulmamalıdır.

Hamilelik döneminde erkeklerde libido düşmesi sık görülen bir durum mudur?

Hamilelik döneminde her iki cinste de libido düşebilir ancak bu düşüş kural olarak algılanmamalıdır.

Cinsel konularda yaygın olan kalıplaşmış inanışlar (cinsel mitler) bunu etkileyen en önemli faktördür. Bebeğin düşeceği, hastalık kapacağı düşünceleri ile sık karşılaşılmaktadır. Böyle bir riskin olduğunu varsayan ve bu riski azaltmak isteyen çift kaygılanır ve cinsel birliktelik yaşamak yerine bireysel tatmin ve alternatif arayışlar içine girebilir. Halbuki buna gerek yoktur. Hamilelikte cinsellik bebeğe zarar verir düşüncesi çiftin birbirinden uzaklaşmasına neden olabilir. Bu düşüncenin yanlış olduğu unutulmamalıdır.

Ayrıca her iki bireyin de gebelik süreci ve sonrası ile ilgili kaygıları, sorumluluk artışı, bu sorumluluğu abartılı algılama, umutsuzluk gibi faktörler de bireylerin ruh sağlığını olumsuz etkiler. Bozulmuş moral, endişe, kaygı gibi duygusal değişiklikler, depresyon gibi hastalıklar libidoyu düşürebilmektedir.

Anne adayının libido düşmesindeki rolü nedir?

Anne adayının kaygısı ve cinsel mitlerin birlikteliği erkek tarafından reddedilme olarak algılanabilir. Reddedildiğini düşünen erkeğin libidosu düşebilir.

Anne adayının bilimsel temele dayanmayan bir düşünceyi benimsemesi ve hayatını bu çerçevede şekillendirmesi çiftin hayatında ilk aşamada cinsel soruna, ilerleyen aşamada iletişim sorununa neden olabilir.

Libido düşmesinin nedenleri nelerdir?

Libidonun dışavurumunun da nörokimyasal ve elektriksel bir zeminden kaynaklandığını söylemiştik. Bu nörokimyasal ve elektriksel zemini bozan içsel ve dışsal her etken libidoyu etkiler. Libidoyu düşüren sebepler fiziksel ya da psikolojik bazı hastalıklar olabileceği gibi hastalık denilemeyecek düzeydeki ruhsal değişimler de olabilir.

Libidonun düştüğü hastalıkların başında depresyon gelir. Bunun dışında aşırı kaygı ile giden bazı bozukluklar ve bunun tedavisinde kullanılan bir takım ilaçlar da yine aynı nörokimyasal mekanizma üzerinden libidoyu azaltabilir.

Psikolojik kaynaklı hastalık ve bozukluklar dışında bedensel kaynaklı bazı hastalıklar da nörokimyasal ve nörohormonal dengeyi bozarak ya da vücudun genel enerji düzeyini düşürerek libidonun düşmesine neden olabilir (kanser gibi).

Bu sorun psikolojik mi yoksa fizyolojik midir?

Sorunun kaynağı psikolojiktir. Çift zorlandığı durumlarda profesyonel destek almaktan çekinmemeli, sorun derinleşmeden çözüm yolunun oluşturulmasına katkıda bulunmalıdır.

Tedavi gerektiren bir rahatsızlık mıdır? 

Hamilelik döneminde bozulan cinsel yaşam nedeniyle iletişim bozukluğu, bireysel psikiyatrik bozukluk ve hastalıklar ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır. Bu durumda çiftin hayat kalitesi belirgin azalacağı için tedavi gerekir. Tedavi yöntemi terapidir. Terapi ile çiftin kendi olumsuz düşüncelerini, iç sıkıntısını ve davranışlarını gözden geçirmesini, bunlara esneklik kazandırarak yaşamları üzerindeki olumsuz etkiyi olumluya değiştirebilmeleri mümkündür. Bu sayede cinsellik daha iyi ve sağlıklı yaşanabilmektedir.

Eklemek istedikleriniz nelerdir? 

Bilimsel olmayan hiçbir düşünceye ve yargıya değer verilmemeli, bu düşüncelerin kişinin hayatını nasıl olumsuz etkilediği öğrenilmeli ve gerekli esneklik sağlanmalıdır. Bitkisel kaynaklı olduğu iddia edilen ürünlere bel bağlamanın zaman kaybı doğurabileceği unutulmamalıdır.

Etiketler :

Paylaş :

Kategoriler